Özür Dilememe Kültürü: Struma ve Mavi Marmara

Özür Dilememe Kültürü: Struma ve Mavi Marmara

24 Şubat 2012’ye dek Struma’nın adını bile duymamıştım. Yeni çıkan kitapları o kadar takip ederim, 2011’de Zülfü Livaneli tarafından Struma’yı konu alan Serenad adlı kitabın varlığını da bu vesileyle öğrendim. Hemen alıp, okuyacağım.
Bilmeyenler için menfur Struma olayını hatırlatmakla başlayayım. Aralık 1941’de Struma adlı bir gemiye sığınıp, Nazilerden kaçan 800 kadar Romanya Yahudisi Filistin’e gitmek üzere yola çıkıyorlar. Bir zamanlar üzerinde güneşin batmadığı İngiltere bunu uygun görmeyince gemi çaresiz İstanbul limanına yanaşıyor. Gemideki 800 kadar yolcunun 100’ü çocuk. Türkiye’de dönemin iktidarı yolcuların karaya yani İstanbul’a çıkmasına izin vermiyor. İnanılmaz dış baskı var herhalde üstümüzde. Dilim bunu söylemeye varmıyor ama sanki dış baskılarda o dönemin Almanya’sına sempatinin rolü de var. Geminin demiri kesiliyor ve gemi Şile açıklarına doğru sürükleniyor. Araştırdığım kaynakların yazdığına göre Nazi mezaliminden kaçmaya çalışan 800 kadar kadın, erkek, çocuk Yahudiyi taşıyan Struma bir Sovyet torpidosu tarafından batırılıyor. Türkiye karasularında…
Çok sevgili baba dostum İshak Alaton ve kitabın yazarı değerli düşünür Zülfü Livaneli 24 Şubat 2012’de düzenledikleri basın toplantısında bu çok dokunaklı tarihsel olayın ayrıntılarını açıklayıp, özür dilenmesi gerektiğini söylemişler. Tamamen katılıyorum ama bunu yazarken kendi deneyimlerime dayanarak bazı ülkelerde “özür dilememe”nin nasıl toplumsal bir davranış biçimi olduğunu da aklımdan çıkartamıyorum.
Bırakın toplumları, milletleri, bir kişinin özür dilemesi için öncelikle hatasını kabul etmesi gerekir. 22 yıl yaşadığım batılı toplumlarda gözlemlediğime göre doğuya ve güneye doğru gidildikçe “hata kabul etme” oranı azalır. Örneğin bir Kuzey Avrupalı yaptığı hatayı en azından telafi etmek, ilişkileri zedelememek ve toplumsal normlara uymak adına özür dilemeyi bir fazilet (virtue) olarak kabul ederken, doğulu ülkelerin insanlarının bunu salakça bir ego gösterisi, bir gurur meselesi yaptıklarına çok şahit oldum. Hala da oluyorum. Televizyon reklamlarında bile aynı toplumsal bakış açısını görmek mümkün. Sadece resmi tarihimizin öğretildiği okullarda sorgulamayı, kaçımız öğrendi? Bugün, geçmişten hesap sormaya cesaret edebiliyor muyuz? İşte 1993 Sivas katliamı. Alevi oldukları için bu ülkenin kendi evlatlarını cayır, cayır yakmadılar mı? Özür mi dilediler?
Sorgulanan nedir? Genelde daima başkalarının hataları. Başka ülkelerin insanları. 70’ler ve 80’lerde “Kökler- Roots” dizisi Türkiye’de çok popülerdi. Niye? Beyaz Amerikalıların köle siyahlara nasıl eziyet ettiklerini, onları yüzyıllarca nasıl sömürdüklerini açık, açık anlatıyordu da ondan. Vay namussuz, vicdansız Amerikalılar denirdi. Ya bizim tarihsel hatalarımız? Onlarla ne zaman yüzleşeceğiz?
Mavi Marmara’ya gelince, bu katliamını yapan İsrail niçin mi özür dilemiyor? Onlar da doğulu da ondan herhalde!
Değişim kafalardan değil, önce vicdanlardan başlar diyerek olumlu bir notla bitireyim. Benim ülkemde de tabular yavaş, yavaş da olsa yıkılmaya başlandı. Eskiden konuşulamayan konular artık açıkça masaya yatırılıyor. Bu sevindirici bir gelişme. Yeterli değil ama bir başlangıç. Bizlere düşen ise gerçeklerin israrla üzerine gitmektir.

  1. 2-26-2012

    Serenad’ı okuyunca bu fevkalade üzücü hatadan haberim oldu doğrusu. Bu tür kitaplar gerçekten arka planlarındaki bazı tarihsel olgulardan insanları daha çabuk haberdar etmeleri ve bilinçlenmelerine yol açmaları açısından son derece önemliler. Yorumlarına aynen katılıyor, ve, özür dilemenin bir erdem olduğunu hala anlayamamış olmamızın dibinde doğu kültürünün maalesef öneminin devam ettiğine şahit olmaktan dolayı üzüntü duyuyoruz.. Öte yandan da bazı “Batılı” toplumların da aynı şekilde düşündüklerini görünce onların atalarında da mı doğulular vardı diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Galiba bu işte bir çifte standart olayı da ilaveten mevcut. Hiç bir Amerikalı veya Fransız da özür dilemiyor yaptıkları insanlık suçlarından dolayı. İşte Ruslar nasıl torpillemişler bu gemiyi hemen. Ya Fransızların Cezayir’e zulmü? Yani dikkat edersen daha çok Kuzey Avrupa’lılar bu özür dileme işini başarıyorlar, belki de etrafa zarar verecek büyük şeyler yapmadıkları ve toplum olarak hemen hepsinin belirli bir eğitim sürecinden geçmiş oldukları içindir. Kısaca Doğulu olmanın yanı sıra toplumların eğitim düzeyi de çoook önemli diye düşünüyorum.
    Nilgün’cüm seninle gurur duyuyoruz. Lütfen yazılarından bizi mahrum etme.

Bir Yorum Yazın