Avni Kıran

ERKEK EGEMENLİĞİNE SON!

İş hayatımın dönüm noktalarından biri olan bu tecrübeyi sizlerle paylaşırken, esasında sizlere Nilgün Güresin ile nasıl tanıştığımızı anlatacağım. Neden mi ? Bence çok ilginç bir olay da onun için.

Ben 1970’li yıllarda, Goodyear Türkiye’de  “Pazarlama ve Satış Direktörü ve Yönetim Kurulu Üyesi” olarak görev yaparken, “Halkla İlişkiler Müdürü” pozisyonu boşalmıştı ve bu pozisyon doğrudan Genel Müdür’e bağlı olmasına rağmen, Genel Müdür yabancı olduğu için, yeni PR  yöneticisinin seçilme ve işe alınma görevini  ben yüklenme mecburiyetinde kalmıştım.

Ben de planımı yapıp, gazete ilanını yazdım ve neşredilmek üzere reklam ajansımıza gönderttim. Geçmiş gün tabii, yanlış hatırlamıyorsam ilanda, “Erkek Eleman” cümlesini kullanmamama rağmen, “askerlik görevini yapmış olması”’ gibi sözlerle erkek profili çizmiştim. Amacım şuydu: alınacak kişi İzmit’teki fabrikamıza rahatlıkla gidip gelebilsin: fabrikadaki ortamda, işçilerle zorluk çekmesin.  Özellikle Anadolu’da saha seyahatlerine çıkarak bayilerle muhatap olunacağından, hanım eleman alma fikri aklımın ucundan dahi geçmemişti. Dolayısıyla eleman ilanı net olarak tek yönlüydü.

Gazete ilanlarına gelen cevaplar bir dosyada toplandı ve ben üzerime aldığım mesuliyetin ağırlığı ile, sayıları yüz adete yaklaşan bütün müracatları tek tek okuyup, değerlendirdikten sonra, aday seçimlerimi yaptım ve seçilen kişilere, mülakatların yapılacağı gün, saat ve yeri bildiren mektupları gönderttim. Seçtiğim elemanların tamamı “Erkek”ti. Bir istisna hariç, çünkü bir hanım müracaatçı vardı ve o kişi mektubunda tek eksiğinin “ Hanım “ olmak olduğunu belirtiyordu. Ben yaklaşımı çok ilginç bulduğumdan, bu müracaata da olumlu cevap vermiş ve kendisini de görüşmeye davet etmiştim.

Görüşmeyi firma temsilcisi olarak iki kişi yapacaktık, biri ben, diğeri ise Goodyear’ın Avrupa Bölgesi Halkla İlişkiler Direktörü olarak Brüksel’de görev yapan bir Amerikalıydı. Görüşme günü geldi, çattı; evvela Brüksel’den gelen misafirimize neden bu kadar erkek arasında bir hanımı davet ettiğimi izah etmek durumunda kaldım.  Adam bu hususta neyse ki hiç de yabancılık çekmedi ve yadırgamadı. Bu davranışı beni de oldukça rahatlattı.

İstanbul Hilton otelinde bize ayrılmış olan bir salonda, şimdi sayısını tam hatırlayamayacağım, onbeşin üzerinde bir müracaatçı ile görüşmelerimizi yaptık ve sonuçta oy birliği ile hiç bir şüphe duymaksızın hanım müracaatçının işe alınması hususunda karar verdik. Biz karar verdikte, birkaç hafta sonra Türkiye’ye seyahatten geri gelecek olan Genel Müdür ne diyecekti? Beni de bunun heyacanı sarmıştı. Bu heyecanın lüzumsuz olduğunu da Amerikalı Genel Müdür Amerika’dan döndüğünde anladım;  zira o da hiçbir yadırgama emaresi göstermeden seçimimizi onaylamıştı. İşte size bindokuzyüz yetmişli yılların sonlarında iki ayrı milletin -Türk ve Amerikalı- temsilcileri arasındaki mentalite farkını vurgulayan, yaşanmış bir anektod.

Benim, hem eleman seçimleri sırasında ve hem de sonrasında önemli bir ders aldığım, yaşanmış bu olay,  hayata bakış yönünden de beni etkilemiş bir tecrübedir. Büyük kentlerde üst düzey yönetici seviyesindeki kadınlarımızın hatırı sayılır bir yol almalarına rağmen, ne yazık ki aradan bu kadar yıl geçmiş olmasına rağmen, Türkiye genelinde “erkek egemen”  düşüncelerin yeterli bir değişikliğe uğramadığını üzülerek görüyorum.

İşe aldığımız kişi Nilgün Güresin’di… Ve benim otuz üç yıllık (1963-1997) Goodyear şirketi tecrübelerimden aklımda kaldığına göre, şirkette zamanla değişen halkla ilişkiler müdürleri arasında (hayatta olanlar alınmasınlar) en başarılı görev yapan kişiydi. Bu kadar yıl sonra olsa da kendisinin nezdinde bütün Türk kadınlarından özür diliyorum.  Sevgili Nilgün, çalışmalarındaki başarılarıyla benim topluma bakış açımı da kesinlikle etkilemiş bir kişidir.

Avni Kıran – Emekli Yönetici 

Bir Yorum Yazın